İstasyon Dünya’nın yüzeyinden 413 ila 422 km uzaklıktaki bir yörüngede dönüyor.
Astronotların özel kıyafetler olmadan yaşayabilmesi için kabin basıncı var. Yani istasyonun içinde tıpkı Dünya’da olduğu gibi hava var. Hem bu havayı soluyorlar hem de konuşma sırasında ses dalgaları bu ortamda yayılıyor.
Saf oksijenle dolu bir kabini patlamaya hazır bir bomba gibi düşünebilirsiniz. Böyle olsaydı herhangi bir tehlike anında bütün istasyon ve astronotlar zarar görebilirdi. Astronotların da daha konforlu bir şekilde nefes alıp vermeleri için ortamın hava kompozisyonu ve basıncı tıpkı Dünya’daki gibi. Böylece astronotlar konforlu bir şekilde çalışmalarını sürdürebiliyorlar.
400 km yüksekliğe çıktığınızda 6500 km yarıçaplı bir küre olan Dünya’da ufuk mesafeniz yaklaşık 1600 km oluyor. Atmosfer etkileri de devreye girince bu mesafe ciddi olarak kısalıyor. Bunu Türkiye’nin tam üstünden geçerken ülkemizin bir ucundan diğer ucuna kadar görmek gibi düşünebilirsiniz. Bu mesafe Dünya’yı bir küre olarak görmek için yeterli olmamakla birlikte Dünya’nın küreselliğini bu mesafeden algılayabilirsiniz. Daha net şekilde anlamak için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.
Genellikle istasyon görevlerinde astronotlar uzayda bir yıla yakın bir süre geçiriyorlar. Axiom 3 özel bir görev olduğu için astronotumuzun da içinde bulunduğu grup 2 haftalık bir süre için orada olacak. Yani Alper Gezeravcı döndüğünde o astronotlar orada kalmaya devam edecekler.
İstasyon bulunduğu yörüngede kalabilmek için 27.000 km/saat gibi bir hızla hareket ediyor. Bu hızla her 93 dakikada bir Dünya’nın etrafında bir tur atıyor. Bu hız sayesinde istasyon sürekli Dünya tarafından çekildiği halde Dünya’ya düşmeden dönebiliyor.
Uzayda hava yok 😊 Eğer Dünya’nın yörüngesinde boşlukta durursanız Güneş ışınları ona bakan tarafınızı çok yüksek sıcaklıklara çıkarır. Diğer tarafınız ise dondurucu soğuklarla karşı karşıya kalır. Uzay boşluğunda kendi etrafınızda kuzu çevirme gibi dönerseniz dengeli bir sıcaklık elde edebilirsiniz 😊 Tabi astronotlar istasyon içerisinde sıcaklığı dengelenmiş bir yapı içinde bulundukları için bu sorunları yaşamıyorlar.
Dünya’ya düşmemesi yörünge hareketiyle alakalı. Tıpkı Ay’ın Dünya etrafında döndüğü gibi istasyon da çok daha yakın bir yörüngede ve yüksek bir hızla Dünya etrafında dönüyor. Diğer taraftan evren her şeyin karadelikler tarafından yutulduğu bir yer değil. Bunun da nedeni aslında ilk sorudaki gibi. Her şeyin bir hareketi var ve bu hareket nedeniyle cisimler bir kara deliğin içine düşmüyor.
Bunun için temel bir neden yok. Kaldığı süre diğer astronotlarla kıyaslandığında çok kısa. Uzun süre kalan astronotlar için bu sorunların yaşanmaması için çeşitli önlemler alınıyor. Örneğin astronotlar burada düzenli spor yapıyorlar ve düzenli sağlık kontrollerinden geçiyorlar. Eğer bu tarz önlemler alınmıyor olsaydı astronotlar kas kaybı başta olmak üzere ciddi sorunlar yaşayabilirdi.
Biz insanlar Güneş’in etrafında bundan daha yüksek bir hızla hareket ediyoruz. Tabii bir şey hissetmiyoruz. Bunun en temel nedeni aslında hızın hissedilir bir şey olmaması. Genellikle arabayla giderken hızı değil sarsıntıları hissediyoruz. Çok sarsıntısız bir araçtaysak (mesela konforlu bir hızlı tren) hızımızı hissetmeyiz. Uzay istasyonu da sarsılmadığı için astronotlar bir şey hissetmiyorlar. Bu arada bir ipucu, astronotlar bize göre dakikada 500 km yol giderken biz de onlara göre 500 km yol gidiyoruz. Kimin hareketli kimin durgun olduğunu söyleyemiyoruz. Hareket bir referansa göre tanımlanan bir kavram.
Dünya’ya dönmeleri için bulunduğu yörüngeden ayrılmaları gerekiyor. Saatte 27.000 km hızla dönerken Dünya’ya dönemezler. Bunun için istasyondan ayrılıp frenleme manevrası yapıyorlar. Bu frenleme nedeniyle artık Dünya’nın etrafında çembersel bir yörünge izlemiyor oluyorlar. Bu şekilde Dünya’nın atmosferine girecek bir şekilde ilerliyor oluyorlar. İlk olarak atmosfere yüksek bir hızla girip güvenli bir şekilde yavaşlıyorlar. Bunun için bulundukları kapsülün ısı kalkanını kullanıyorlar. Hızları belirli bir seviyenin altına düştüğünde de sırayla farklı paraşütler açıyorlar. Sonuç olarak okyanusa yumuşak bir iniş yapıyorlar. Böylece çok az bir yakıtla iniş yapabiliyorlar. Bu da en ekonomik çözüm.
Bu sorunun yanıtı bakış açısına göre değişebilir. Örneğin uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin tamamen otomatik bir sistemle uzaya gitti ve geldi. Yani uzay aracını kullanmadı. Elbette çok ciddi eğitimler almıştı. Fakat bu ilk için öncelik bir insanın güvenli bir şekilde uzaya gidip gelmesiydi. Bu başarı insanlığın önünü açtı. Alper Gezeravcı’dan önce yüzlerce insan uzaya gitti. Bunların bazıları çok kritik görevlerdi. Gezeravcı’nın uzay yolcuğu insanlık ve bilim açısından elbette bu kritik görevler arasında yer almıyor. Fakat ülkemizin bu tarz iş birliklerine girmesi ve bir ilke imza atması açısından oldukça önemli. İlklerden beklentilerimizi değiştirmek gerekiyor olabilir. Apollo 11 astronotları Ay’a gidip geldiklerinde Amerika’da çok geniş bir kesim protestolarda bulunmuştu. “Paramız buna harcanıyor” diye. Fakat bu yolculuklar Amerika’yı bu alanda çok ileriye götürdü. Bu konular politik açıdan çok tartışmalı olabilir ama çok önyargılı olmamayı ve daha fazla bilgi sahibi olmayı tercih edebiliriz.
Havacılık ve uzay alanlarına yakın kişiler öncelikli olsa da şimdiye dek birçok bilim insanı, mühendis ve doktor uzaya çıktı. Sayısal alanlar şimdilik öncelikli görünüyor 😊
Astronotlarda çeşitli bilgi ve becerilerin yanı sıra fiziksel ve zihinsel sağlık ile ekip çalışması yatkınlığı gibi özellikler aranıyor.
İnternette çok zengin kaynaklar var: NASA ve Wikipedia bunlardan bazıları. İngilizceniz varsa sorun yaşamazsınız. Yoksa da Chat GPT’ye çeviri yaptırarak bile bayağı bir şey inceleyebilirsiniz.
Astronotlar için zaman neredeyse Dünya’dakiyle aynı hızla akıyor. Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz olaylarda ya ışık hızına yakın çok yüksek hızlara çıkılıyor ya da çok yüksek kütleli kara deliklerin yanından geçiliyor. Bu bahsettiklerim zamanın ciddi anlamda yavaşlamasına neden oluyor. Fakat yörüngedeki astronotlar için bu zaman farklılıkları ihmal edilecek düzeyde küçük. Yani Alper Gezeravcı 14 günde Dünya’da ne kadar yaşlanacaksa orada da bu kadar yaşlanacak 😊
Dünya’da yerçekimsiz ortam deneyimi çok kısa süreliğine sadece pilot ve astronot eğitimi için yaratılabiliyor. Örneğin bitkilerin bu ortamda yetişmesinin nasıl ilerlediğini gözlemlemek isterseniz uzayda olmanız gerekiyor. Yerçekimsiz ortamda yapılmak istenen biyolojik, kimyasal ve fiziksel deneyler mecburen burada yapılıyor. Canlı yaşamının uzay ortamında sürdürülebilmesi ve farklı malzemelerin uzay ortamında üretilebilmesi gibi hedeflerle çeşitli deneyler yapılıyor.
Kenetlenmeden önce istasyonla aynı hıza ve aynı yörüngeye oturuluyor. Bundan sonrasında yapılması gereken çok küçük manevralar. Tıpkı Dünya bu kadar hızlı dönerken yolda yürümekte ve bir kapıdan içeri girmekte zorlanmamız gibi… Yani Interstellar filmindeki gibi kendi etrafında dönmekte olan bir uzay aracına tehlikeli bir birleşme yapılmıyor 😊
Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğunu birlikte izlediğimiz ve birçok konuyu ele aldığımız canlı yayın: